Adile NAŞİT
Her zaman içimizi ısıtan,
Aklımıza geldiğinde çehremize tebessüm bıraktıran,
Halâ içimizde,
Onun bir parçasını yaşattığımız çocukluğumuz…
Yaşamın zorlu sınavlarına rağmen,
İçimizde saklı kalan o çocuk ruhumuz…
Özlemimiz çocukluğumuza…
Çocukluğun;
O saf,
Yalansız dünyasına…
Kötülerin yenildiği,
İyilerin her zaman kazandığı,
Mutlu sonla biten o çocuk masallarına…
Onların dünyasında Sevgi var çünkü…
Mutluluğu ufak bir çikolata ısırığında yakalamak var…
Bir bisiklet direksiyonunda,
Özgürlüğe kanat çırpmak…
Avucunda sıkı sıkıya yakaladığın,
Bir pamuk ipiyle uçurtma uçurmak…
Hayatın içinde;
Kendi karakterlerini çizip,
Oynamak var evcilik oyunlarında…
Ve sınırsız Sevgi var;
O tertemiz,
Küçücük kalplerinde…
**********
Ya bin yıl önceydi…
Ya yüz yıl…
Ama bir asır olmalı…
Bir asırdı evet, bir asır…
1980’li yılların başı…
Adile Ana’mız vardı,
Hatırlar mısınız?
“Hatırlamaz olur muyuz” dediğinizi duyar gibiyim…
Tüm Türkiye’nin Adile Ana’sı…
“Uykudan Önce” programı vardı bir de.
Adile Ana’mızın sunduğu.
Programın ismi bile,
Ne yapmamız gerektiğini hissettiriyor adeta…
O programı izlemek,
Biz çocuklar için;
Uykudan önce,
Son yapılacak şey anlayacağınız…
Sanırım 21.30’du saati.
Önce birkaç çizgi film, masal…
Ama öyle çok çok değil.
Tadımlık..
Tadı ağızda kalmalık…
Annem bulaşık yıkardı o saatte.
Babam, dükkandan getirdiği terzi el işlerini yapardı…
Biz 3 kardeş, televizyon başında.
Yemekler yenmiş.
Ödevler, dersler yapılmış…
O; kendisine çok yakışan,
Tebessüm eder gibi konuşmasıyla seslenirdi:
“Orhaaan,
Ayşeeeeeee,
Kemaaaaaaal,
Hatiiiiice,
Pınaaaaar,
Oğuuuuuz,
Emiiiiine,
Bahaaaaaaaa…”
Der demez mutlu olurdum.
“Baha” dedi.
Bugün Adile Ana, benim ismimi söyledi.
Anneme, babama, ablama, kardeşime:
“Baak, Adile Ana, benim ismimi söyledi!…”
Sanki beni tanır gibi.
Bana seslenir gibi sanki…
Devam eder Adile Ana.
“Hadi kuzucuklarım…
Yatağa, mışıl mışıl uyumaya.
Sabaha dinç kalkmak için,
Gününüz güzel geçsin diye…
Siz bizim geleceğimizsiniz.
Büyüyeceksiniz,
Vatanımızı siz koruyacaksınız, siz kalkındıracaksınız…”
Biz cumburlop yatağa…
Sonra yıllarca düşündüm.
Bu kadar sözüne nasıl bağlıydık biz Adile Ana’mızın.
Tamam iyiydi, hoştu da, niye?
O der demez, itirazsız yatağa girecek kadar…
Herhalde derdim;
Çok samimi,
Bizden gibi ya, ondandır.
Tamam ondan.
Ondan da,
da’sı da var efenim…
da’sı da aşağıda:
**********
Adile NAŞİT,
1950’de,
Henüz 20 yaşında,
Kendisi gibi tiyatrocu olan Ziya KESKİNER ile evlendi…
1952 yılında çiftin bir çocukları oldu.
Bu bebeğin sağ yanağında bir ben vardı
ve çok da güzel gözlü bir bebekti.
Adını Ahmet koydular…
Ahmet, ilkokul 2.sınıfa geldiğinde rahatsızlandı.
Kalbinin doğuştan delik olduğu anlaşıldı.
Uzun yıllar okula gidemedi bu sebepten Ahmet…
İlkokul bitirme sınavlarını dışarıdan verdi.
Ortaokul bitirme sınavlarına hazırlandığı dönemde,
Rahatsızlığı iyice arttı…
Ameliyat olması gerekiyordu
ve bu ameliyat Türkiye’de yapılamadığından,
Amerika’da ameliyat olacaktı küçük Ahmet…
Fakat bunun için çok para gerekiyordu…
Dönemin sanatçıları arasındaki muhteşem dayanışmayla; İstanbul Tiyatroları,
Bir gecelik geliri olan 20.000 lirayı aileye bağışladı..
Ve üstüne;
Gazeteler aracılığıyla yürütülen yardım kampanyaları,
Geliri tamamen bağışlanan “Gece Yarısı Tiyatroları”
da eklenerek ameliyat parası temin edildi…
Küçük Ahmet, Amerika’da kalp ameliyatına girdi…
1966 yılının,
16 Haziran günü yapılan operasyon çok başarılı geçti.
Ama sonrasında Ahmet fenalaşarak komaya girdi.
Bir daha da uyanamadı…
Ahmet o gün sonsuzluğa uçtu dostlar…
Sesi, boşlukta kayboldu…
Adile NAŞİT o gün;
Gazanfer ÖZCAN – Gönül ÜLKÜ Tiyatrosu’yla,
İzmir’de turnedeydi…
Bu haberi aldıktan sonra bağrına taş bastı ve sahneye çıktı.
Kendi içi cayır cayır yanarken,
Salondaki izleyicileri kahkahaya boğdu…
Üstelik oğlunu kaybettiği gün,
Kendisinin de doğum günüydü…
Adile NAŞİT,
Bu dramı yıllarca evinin baş köşesine astığı,
Ahmet’in resmiyle her gün yeniden yaşadı…
Bu durumu;
Kendisi gibi oyuncu olan yeğeni Naşit ÖZCAN,
“Her gece mutlaka oğlunu düşünüp,
Kısa bir süreliğine resmine bakıp ağlar
ve tekrar hayata dönerdi.
Bu onun için ritüeldi sanki…” sözleriyle açıklar…
Tek çocuğunu, Ahmet’ini kaybeden Adile NAŞİT,
Kendini çocuklara adadı
ve ömrünün geri kalan kısmında,
Milyonlarca çocuğun;
Hem öyle bir neslin değil,
Birden çok neslin Sevgi’sini kazandı…
Birçok Yeşilçam kahramanı gibi,
O’nun yaşadığı acılar da bilinmedi pek…
Biraz da kendi tercihiydi bu;
Dışarıya pek yansıtmadan,
Kendi yalnızlığında yaşadı acısını…
Yeğeni Naşit ÖZCAN’a göre;
Kendisini nispeten erken sayılabilecek bir yaşta,
Kanser illetinden ölüme sürükleyen de bu dramdı…
Huzurla uyu Adile Ana…
Minnetle, özlemle…
Anılarına saygıyla…
- Fikret KIZILOK - 21 Eylül 2021
- “Eller ve Şiir ve Şair” - 10 Eylül 2021
- Walking Dead Özkan - 31 Ağustos 2021
- Stefan ZWEIG - 18 Ağustos 2021
- Rüştü ONUR - 2 Ağustos 2021
- ŞİİR VE AŞK… - 14 Temmuz 2021
- Frida KAHLO - 5 Temmuz 2021
- Adile NAŞİT - 16 Haziran 2021
- Türkçemiz ve Şiir - 7 Haziran 2021
- Pablo Neruda ve Nazım - 4 Haziran 2021