Günlerden Pablo NERUDA…
Pablo NERUDA, 116 yaşında…
Asıl adı Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto…
Şili’li yazar, diplomat ve şair…
Kendi ağzından dinleyelim hayat hikâyesini:
“Adımı 14 yaşımdayken,
Daha Santiago’ya gitmeden değiştirdim.
Babam yüzünden…
Mükemmel bir insandı;
Fakat,
Genellikle şairlere,
Özellikle bana karşı idi…
Hatta işi,
Kitaplarımı ve not defterlerimi yakmaya kadar götürdü.
Onun görüşüne göre;
Mühendis, Doktor, Mimar olmalıydım.
Çünkü insanların,
Bu gibi kimselere ihtiyacı var diye düşünüyordu…
Oğullarının toplum içinde sivrilmesini görmek isteyen,
Orta sınıfın köylülükten gelme bütün insanları gibiydi…
Yine babamın görüşüne göre,
Toplumda yükselmeyi başarmanın tek yolu üniversiteydi,
Serbest mesleklerdi…..”
Pablo NERUDA’nın;
Nasıl Pablo NERUDA adını aldığını,
Yine kendi ağzından dinlemeye devam edelim:
“Vaktiyle;
Aynı zamanda bir gazete yazarı olan,
Büyük bir Çek şairi vardı: Erwin KISCH…
Bu zat, bu soruyu sorarak yıllarca iflahımı kesti.
Madrid’de, Mexico’da, Prag’da hep karşıma çıktı…
Ve Prag’ta bana şöyle dedi:
“Bana şu hikâyenin sonunu söyle.
Bak şimdi artık ihtiyarladım.
Nice zamandır seni pek sıktım…”
Gerçek şu ki, bu hikâyede gerçek diye bir şey yok…
Babamın gerçeği fark etmesinden en çok korktuğum günlerde,
(Çünkü böyle bir şey felaket olurdu)
Bir dergiyi karıştırdım
ve orada Jan NERUDA imzalı bir hikâye gördüm…
Tam o sıralarda;
Bir şiirimle, bir yarışmaya katılmak durumundaydım.
O zaman NERUDA soyadını seçtim
ve ad olarak da, öylesine Pablo adını aldım.
Bu adın bir kaç ay sonra geçip gideceğini sanıyordum…”
Katıldığı bir kongrede,
Nâzım’la ilgili düşünceleri sorulduğunda:
“O’nun yanında biz şair bile olamayız…”
diyerek saygısını belli eden Pablo NERUDA;
24 Eylül 1973’te,
Kâlp yetmezliği sebebiyle yaşama veda etti…
Nâzım’ın ölümüne çok üzülerek,
“Güz Çiçeklerinden Nâzım’a çelenk”
başlığını verdiği şiiri kaleme aldı:
“Neden öldün Nâzım?
Senin türkülerinden yoksun ne yapacağız şimdi?
Senin bizi karşılarken ki gülümseyişin gibi,
Bir pınar bulabilecek miyiz bir daha?
Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun ne yapacağız?
Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı, ateşle suyun birleştiği.
Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu?
Kardeşim benim,
Nice yeni duygular, düşünceler kazandırdın bana.
Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları.
Bulutlar gibi yaprak gibi uçarlar.
Düşerlerdi orada, uzakta.
Yaşarken kendine seçtiğin
Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa…
Sana Şili’nin kış krizantemlerinden bir demet sunuyorum.
Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üstünde parıldayan,
Halkların kavgasını ve kavgamı benim.
Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan…
Kardeşim benim,
Adanmış asker, dünyada nasıl da yalnızım sensiz.
Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen yüzünden yoksun
Dostluğumuzdan, bana ekmek olan,
Rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan…
Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle.
Kuyu gibi kapkara zindanlardan.
Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları.
Ellerinde izi vardı eziyetlerin.
Hınç oklarını aradım gözlerinde.
Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin,
Yaralar ve ışıklar içinde…
Şimdi ben ne yapayım?
Nasıl tanımlar,
Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya.
Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın,
Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun?
Teşekkürler, böyle olduğun için!
Teşekkürler o ateş için!
Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca…”
İyi ki doğdun Pablo NERUDA…
Anılarına saygıyla…
- Fikret KIZILOK - 21 Eylül 2021
- “Eller ve Şiir ve Şair” - 10 Eylül 2021
- Walking Dead Özkan - 31 Ağustos 2021
- Stefan ZWEIG - 18 Ağustos 2021
- Rüştü ONUR - 2 Ağustos 2021
- ŞİİR VE AŞK… - 14 Temmuz 2021
- Frida KAHLO - 5 Temmuz 2021
- Adile NAŞİT - 16 Haziran 2021
- Türkçemiz ve Şiir - 7 Haziran 2021
- Pablo Neruda ve Nazım - 4 Haziran 2021