Fikret KIZILOK
“Zaman Zaman”, “Gecenin Tam Üçünde” aklımıza düşerdi. Kadife sesini dinlerken; her şeyi unutur, kendimizden geçerdik. Bazen “Tek Başına”, “Uyku Kardeşim”iz oluverirdi. “Yeter ki” istesindi; “İki Parça Can”ımız olsa, biri hemen O’nundu…
O’nundu da; bir parça kaldık şimdi O’nsuz, O’nu sevenlerle birlikte. Ondandır ölüm yıl dönümünde anmamız. Ondandır bu özel günde; hayatı ve eserleriyle anıp, O’na yaklaşmamız…
Tam 20 yıl oldu. 20 yıl önce bugün, 22 Eylül 2001’de Fikret Kızılok öldü dostlar…
*****
Münir Fikret Kızılok; Ata’mızın ölümünden tam da 8 yıl sonra, 10 Kasım 1946’da İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nde henüz ilkokuldayken, doğum gününde O’na kırmızı bir akordeon hediye edildi. Başka hediye seçilseydi belki çok azımız O’nu; Kadıköy’de bulunan muayenehanesindeki, “Diş Hekimi Fikret KIZILOK” tabelasından bilecek, 20’liklerimizi “Fark Etmeden” O’na çektirecektik…
İlk müzik derslerini, sınıf arkadaşının klarnetçi babasından aldı. Kitlelerle de ilk kez bir 23 Nisan kutlamasında; Taksim Belediye Gazinosu’nda düzenlenen, okul müsameresinde buluştu. O ve arkadaşları, Fikret Kızılok ve Orkestrası’ydı artık…
Elvis Presley’den etkilenerek, lisede akordeonu bırakıp gitara geçti. Üst sınıflardan ağabeyleri,
Barış Manço ile Timur Selçuk da bu kararını destekledi…
Şöyle tarif eder o günlerini: “1960-70’li yıllar bizler için, dünyayı değiştirebiliriz umutlarıyla geçen gençlik yıllarıydı. Kendimizi ifade etmemizin de dışa vurumu; şarkılarımız, türkülerimiz, öykülerimizdi. İlericiydik, haklıydık, aceleciydik…”
Haklıydı ve aceleciydi…
*****
18 yaşından itibaren iki grupla; “Cahit OBEN 4’lüsü” ve “Fikret Kızılok ve 3 Veliaht” ile 45’likler yapmış; o yılların adeta yetenek avcısı, Hürriyet Gazetesi’nin, Altın Mikrofon Yarışması’na katılmıştı. Gece kulüplerinde ve konserlerde dinleyicileri ile buluşurken; arkadaşlarının kurduğu Kaygısızlar’la çalışıp, Barış Manço’ya eşlik ediyordu…
“Hereke”, “Silifke’nin Yoğurdu”, “Makaram Sarı Bağlar”, “Halime”, “Belle Marie”, “Kız Ayşe” plâkları bu koşuşturmanın eseriydi. Aynı dönemde “Ay Osman” şarkısını; “Barış Manço ve Kaygısızlar” olarak, yeniden yorumlayıp kaydederler…
Ancak Kızılok; Barış Manço’nun ilk eşi Marie Claude ile Aşk yaşamaya başladığı için, ikilinin yolları ayrılır…
Kızılok’un hayatının dönemeci; mahalle arkadaşı gazeteci Arda Uskan ile yollara düşüp, Âşık Veysel ile tanışmasıdır…
1969’da Veysel’in; “Uzun İnce Bir Yoldayım” türküsünün kendine özgün versiyonu, Kızılok’un gitarından, bu yolculuk sayesinde dökülür ve sanatçının ikinci solo 45’liğine vesile olur…
Aynı sene, yine Âşık Veysel’in yanına Sivrialan’a gider. Kar yolları kapayınca, 3 ay ustasının yanında kalır. Dönüşte, “Yumma Gözün Kör Gibi / Yağmur Olsam” plâğı raflardadır…
Ustasından aldığı el; müziğini dönüştürürken O’na, ilk Altın Plak’ını da getirir. Sanatçının bir sonraki 45’liği, haftalarca liste başıdır. Sözü ve müziği kendine ait “Söyle Sazım” ve Karacaoğlan’dan bestelediği, “Güzel Ne Güzel Olmuşsun”dan sonra; Kızılok, bir Anadolu turnesine çıkar…
Bu turne; hem hayati bir maceraya, hem yeni bir besteye vesiledir. Zira sanatçı; bir kamyon şoförü sayesinde, Siverek yolunda donmaktan kurtarılır. Ve Kızılok; dönüşteki “Emmo” bestesini, bu kamyon şoförüne ithaf eder…
1973’te ustası Âşık Veysel hayatını kaybedince, Kızılok derinden sarsılır. Cenaze törenine katıldıktan sonra “Ustam öldü, toprak oldu. Ustamın parmaklarına değen bu sazın da toprak olması gerekir” diyerek sazını kırar…
Derinden sarsılmıştı Fikret Kızılok. Ve diş hekimliğine döner…
Aynı yıl, ileride oğlu Yağmur’un annesi olacak Şeyda Kızılok ile evlenir. Arkadaşlarından, hayranlarından ve sanat çevrelerinden baskılara dayanamayarak, birkaç yıl sonra tekrar müziğe dönmek zorunda kalır…
İlk 45’liği, Mahzuni Şerif’ten “Biz Yanarız” ve Veysel’den “Sen Bir Ceylan Olsan”a çıkarır. Bu plâk üzerine; kendini tekrar ettiğine dair eleştiriler gelince, cevabı Nâzım Hikmet şiirlerinden oluşan, “Not Defterimden” gelir…
Ama dönem, bu şarkılar için biraz erkendir. Ülkenin mevcut siyasi ikliminde toplatılan plâktaki şarkılar, ancak 1993’te yeniden dinleyicilerle buluşacaktır…
*****
1980’lerde Türkiye sıkıntılıydı. Askeri darbe, sivil hayatı silindir gibi ezip geçmişti. O yıllarda tanışan Bülent Ortaçgil ve Kızılok’un; “Pencere Önü Çiçeği”, o zor yılların, birkaç tesellisinden biriydi belki de…
İkili, Çekirdek Sanatevi projesine başlar. Bu projede kâr derdi yoktu. Türkiye’de popüler müziğin dışında kalanlarla uğraştılar. Erkan OĞUR, Ezginin Günlüğü, Yeni Türkü gibi sanatçı ve gruplarla şarkılar yaptılar…
Kızılok beş senelik solo arasından sonra; 1983’te, “Bir gün olsun unutunca dışımda kalıyorsun…” diyerek geri döner. Bu albümde yer alan; “Yeter ki”, “Sevda Çiçeği” ve daha önce 45’lik olarak okuduğu “Güzel Ne Güzel Olmuşsun” şarkıları, Usta’nın zamansız eserlerinden olacaktır…
Biz ustayı muhteşem baladlarıyla severken; O, Ortaçgil ile birlikte prodüktörlüğe başlar. Sonay Tanrısever’in “Gecenin Üçünde”si ve Sibel Sezal’ın “Bu Kalp Seni Unutur Mu?”su, bu sayede dinleyicilerle buluşur…
Kızılok; daha sonra albümlere de isimlerini veren, bu iki şarkının üstüne vokâllerini kaydeder. “Yana Yana” albümünde şarkıları, bir de O’nun sesinden dinledik…
Sivri dilliydi Fikret Kızılok. Hür iradesi ve çoktan seçmeli tercihleriyle; diyeceğini, düşüncelerini; çoğu zaman müzikle, “Zaman Zaman” da ortalıkta, adresine gidecek şekilde söylemekten çekinmezdi…
Mütevâzıydı. Gerçek bir sanatçı gibi düşünür, gerçek bir sanatçı gibi yaşar, gerçek bir sanatçı gibi sanatını icra ederdi…
1993’te, ikinci eşi Dicle Kızılok ile evlendi. O yıl katledilen gazeteci Uğur Mumcu’nun Sesleniş’inden “Vurulduk Ey Halkım” ve “Bir Devrimcinin Güncesi” gibi epik çalışmalardan sonra, yüzünü başka sanatçılara çevirdi…
MFÖ’nün “Sakın Gelme”si ve Sertab Erener’in “Oysa” ve “Kumsalda” şarkıları ile Kızılok; 1986’dan beri Bodrum’da yaşadığı, Eylül ismindeki teknesinden, başını uzatıp el salladı…
*****
“Kâlbim, kâlbim, kâlbim; dayanmak artık kolay değil, bırakacak gibisin yarı yolda…” dediği gibi; ilkini 1998’de atlatan Kızılok; Bodrum’da, Temmuz 2001’de ikinci kâlp krizini geçirdi…
İstanbul’a getirilen Kızılok’un durumu, bir süre için düzeldi. Ama “Kâlbim” derken haklıydı Usta. Kalp pili takıldı hemen. Ama yetmedi…
Fikret Kızılok; çok sevdiği ve “Eylül” adını verdiği teknesine, 22. Eylül günü atladı ve uzaklaştı bu diyardan. Ardından bakakaldık, “Bu Kâlp Seni Unutur mu?” diyerek…
Şimdi oralarda bir yerlerde; “Gecenin Tam Üçünde” mi bilmiyorum ama andığımızda muhakkak, “Zaman Zaman” vuruyor yine gitarının tellerine…
Hissediyor musunuz? Duyuyor musunuz tınısını? Duyuyor musunuz kadife sesini?
“Meşhurluğun bir hastalık olduğunu bilerek, ortalıkta fazla görünmedim. Sadece işimi yaptım, şarkılarımı söyledim. Aşk mektuplarımı başkasına yazdırmadım. Soldan doğdum, soldan uyandım, solda oturdum. İnsan olmanın haysiyetini solda buldum. Hep solcu oldum, hep solcu kalacağım…”
Çok sevdiği Bodrum’a defnedildi. Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla…
- Fikret KIZILOK - 21 Eylül 2021
- “Eller ve Şiir ve Şair” - 10 Eylül 2021
- Walking Dead Özkan - 31 Ağustos 2021
- Stefan ZWEIG - 18 Ağustos 2021
- Rüştü ONUR - 2 Ağustos 2021
- ŞİİR VE AŞK… - 14 Temmuz 2021
- Frida KAHLO - 5 Temmuz 2021
- Adile NAŞİT - 16 Haziran 2021
- Türkçemiz ve Şiir - 7 Haziran 2021
- Pablo Neruda ve Nazım - 4 Haziran 2021
Fikret Kizilok çok ama çok beğendiğim bir sanatçıdır.Hayat hikayesi ve hayata bakışı genç sanatçılara örnek olmalı. Bütün hayatını bir bütünlük içinde öyle güzel özetlemişsin ki Baha’cığım, kalemin daim olsun…Ayrıca Büyük usta Fikret Kizilok ‘a selamlar olsun ,ışıklar da uyusun…
Hayatını O kadar güzel özetlemişsinki, okurken yaşadım resmen… Kalemine, yüreğine sağlık diliyorum Baha Kardeşim Varol…
😔😔🙏🙏
Hayatını O kadar güzel özetlemişsinki, okurken yaşadım resmen… Kalemine, yüreğine sağlık diliyorum Baha Kardeşim Varol… 😔😔🙏🙏
Cevap Ver
Bir Yorum Yaz
Fikret Kızılok’un hayatını o kadar güzel anlatmışın ki çok etkileyici🙏Baha Hocam kaleminize ,yüreğinize sağlık.
Fikret Kızılok ” Bu kalp seni unutur mu?” ne çok dinedim gençken. Aklıma gelen ilk şarkısı. Gerçekten de bu kalp bazı insanlari unutmuyor .ışıklarda uyusun. Kalemine sağlık arkadaşım.